Hergün 10 binlerce Türk bu platformada buluşuyor.Paylaşım yapmak, İlan yayınlamak, ve Etkinlik oluşturmak için hemen Sende hemen Hesap oluştur

TUNAHAN KUZU'DAN SKANDAL SÖZLER

Hashtag

Hollanda yaklaşık iki haftadır koronavirisün yanısıra Hollanda’nın en çok sevilen Türk Milletvekillerinden biri olan Tunahan Kuzu’yu konuşuyor. Ne oldu, ne bitti? Her kafadan bir laf çıktı. Ancak biz Ufuk Gazetesi olarak tam da bu günü bekledik. Yani Kuzu’nun konuşmasını. Çünkü inancımız Kuzu’nun bu pis sularda yüzmeyeceği yönünde idi.

VE SONUNDA KONUŞTU!

Ve sabırla beklediğimiz o gün geldi. Tunahan kuzu resmi facebook sayfasında bütün gelişmeleri bir bir sıraladı ve herkesi aydınlattı.

Ve biz de o satırların Türkçesini sizlerle paylaşıyor ve yorumu siz okurlarımıza bırakıyoruz.

İŞTE O AÇIKLAMA

Tunahan Kuzu, “Siyasi kardeşlik saldırısı”

Bir haftadan daha uzun bir süre önce, Cumartesi öğlen civarında telefonum şiddetli şekilde çaldı ve arayan gazeteci bir kişi benim hakkımda ciddi bir iddiası olduğunu söyledi. Evet, şahsım hakkında orada yazıldığı gibi suçlamalar beni çok etkiledi. Ancak bundan ziyade, bana daha fazla dokunan şey, bu meselenin ‘dostum’ olarak bildiğim kişi tarafından benim linç olmam için kötüye kullanılmasıydı. Bir hafta boyunca çok üzüldüm ve çok sinirlendim. Hayatımın en zor haftası oldu.

Bütün bu siyasi saçmalığın kahramanları Öztürk ve benim. Şimdi DENK’in eski yol arkadaşları, dava arkadaşları ve kurucuları. Birlikte sıfırdan bir siyasi parti kurduk ve Hollanda parlemontosunda tarih yazdık. Bütün bunlara rağmen Öztürk bana bu siyasi saldırıyı neden yaptı?

Ben ona hep destek oldum, korudum ve onu kolladım. Ta ki, 30 Mart DENK basın bildirisini okuyana kadar, O basın bidirisinde “yol arkadaşım” tarafından adeta linç edilmiştim. Kısa bir süre sonra da, parti içinde bölünme olmayacağını iddia eden üyelik mektubunu okudum. Ve dedim ki, “Hiçbir şey gerçeğin ötesinde olamaz.”

Evet, özel hayatımda zor bir dönemden geçtim. Grup üyelerim de dahil olmak üzere sınırlı sayıda insan özel hayatımdaki gelişmeler hakkında bilgi sahibiydi. Politik olarak zor dönemlerden geçiyordum. Öncelikli görevim grubu bir arada tutmak olduğu için parti içi çatışmalar beni fazlasıyla etkilemişti. Zor olmasına ve bunun için fazlaca fedakarlık gerekmesine rağmen bunu şimdiye dek başardım.

2019’un seçim kampanyalarının değerlendirilmesinde, önemli noktalarımızı daha da ileriye taşıyacağımızı düşündük ve karar aldık. Ertesi hafta Öztürk bu kararı kasten üç kez çiğnedi. Sanki bu yeterli değilmiş gibi, basın sözcümüzü de baskı altına alarak onay almadan bir basın açıklaması yayınlattı ve bir diğer grup üyemize Temsilciler Meclisi yönetim kuruluna ‘dırdırcı’ bir mektup yazdırdı. Sonrasında Öztürk’ü, haftalık milletvekili toplantısında davranışlarından dolayı uyardık.

2019 yaz tatilinden sonra aramızdaki tartışma artarak devam etti. Öztürk giderek kendi yolunu belirlemeye başlayarak fervi hareketlerde bulundu. Siyasi liderliğimi baltaladı ve meclis grubunda giderek daha fazla dikkat çekti. Bu sırada dernek içindeki liderlik konumunu genişletmekle de meşguldü. Örneğin, grubun bilgisi ve rızası olmadan bir seçim programı komitesi ve bir adaylık komitesi kurdu.

Azarkan’la uçakla İstanbul’a giderken DENK’ın whatsapp grubuna bir selfie gönderdiğimizde Öztürk’le ipler daha da koptu. “Nereye?” diye sordu şaşkınlıkla. İstanbul’da doğal olarak partinin politikası ve geleceği hakkında konuştuk. Döndüğümüzde Azarkan parti kurulundan taahhütlü bir mektup aldı. İstanbul’dan gönderilen gezi ve tweet’lerin partiye zararlı olacağı ve kurulun bunu araştıracağı söyleniyordu.

Şaşkınlığım dehşete dönüştü. Yönetim kurulunun, Öztürk başkanlığında bir grup üyesini soruşturmasını kabul edilemez buldum. Azarkan’ın partiden ihlaline karşı çıktım ve yönetim kurulunu bu mektubu geri çekmeye zorladım. Mektup sonunda çok homurdanılarak geri çekildi.

Milletvekilleri ile haftalık istişareler sonraki haftalarda çok gergin geçiyordu. Öztürk, Noel tatilinden kısa bir süre sonra benimle konuşmak istedi. Beni kaybettiğini hala anlamamıştı. Örneğin, Son zamanlardaki tavrımı Azarkan’a bağlayıp, Azarkan’ın elinde beni incitici santaja müsait deliller olduğunu söyledi. Öztürk’ün dışlayıcı bu komplo teorilerini geriye kendisine ilettim.

Çok geçmeden, parti kurulundan benimle “özel alanımdaki konular” hakkında konuşmak istediklerini belirten bir e-posta aldım. Cevaben, Özel hayatımın tüm yönetim kurulunu ilgilendirmediğini ancak, Öztürk’ün benimle bu konuda konuşmakta özgür olduğunu söyledim.

Ve bu konuşma gerçekleşti. Konuşma sırasında 2018 yılında yaşanan bir hadiseyi gündeme getirdi. Hadisenin detayını ve benim olayla alakalı düşüncelerimi zaten biliyordu. Ve daha önce de uzun uzun görüşmüştük.

Elinde hiç bir kanıt olmadan, Arib’in bunu bilebileceğini ve seçim zamanı basına sızdırarak Denk’i sabote edeceğini iddia ediyordu. Halbuki asıl sabote eden kendisiydi. Ve sonrasında bu meseleyi sadece kasıtlı olarak parti içindeki sırdaşlarına yaymakla kalmadı, aynı zamanda sırdaşları tarafından ‘FANTEZİLER’ de eklenerek yayıldı da yayıldı. Bütün bu dedikodular öyle bir hal aldı ki, hakkımda özel görüntülerin ve kasetlerin olduğunu iddia edecek kadar ileri gittiler. Ve ben bunları duyduğumda onlardan bunu ispatlamalarını yönünde ısrar ettim. Ancak bunu ne ispatladılar ne de hiç bir delil sunabildiler.

16 Mart’ta Apeldoorn’da buluştuk. Sözlü olarak konuşulan tek şey bir WhatsApp konuşmasının bir parçasıydı. Bu Whatsapp konuşması, ortaya atılan dedikodular ve sözde Arib tehdidi, kurulun beni parti lideri olarak istememesi için yeterli sebepmiş. Öztürk, o gün bana kelimenin tam anlamıyla, “yönetim kurulu parti lideri olmanızı istemiyor” dedi.

Böylece anlaşılıyordu ki bana açıkça santaj yapan Azarkan değilde, Öztürk’ün ta kendisiydi. Parti kurulunun kendi kararını hazırlayabileceğini söyledim. Bütün bu dedikodular ve atılan adımlar, güvenimin güneşte kaybolan kar gibi erimesine sebep oldu. ve 21 Mart’ta istifa ettiğimi duyurmaya karar verdim.

Ve bir hafta önce, 28 Mart Cumartesi öğleden sonra telefonum titriyordu. Bir gazeteci: “Sizin Denk’ten neden ayrıldığınızı biliyorum” dedi. Gazetecinin haberinde benim şüphe duyduğum bir konu açıkça ortaya çıkmıştı. Öztürk bu meseleyi beni siyasi lince mahkum etmek için yeniden gündeme almıştı. Haberdekiler ve dedikodular beni elbette üzdü ancak. Beni daha da derinden yaralayan ‘Kardeşim’ olarak bildiğim bir insanın bu uğurda sinsice çalışmasıydı. Kardeş katlinin en acı veren tarafı böyle olsa gerek.

Son birkaç gündür Öztürk, DENK ve yerel temsilcilerimiz üzerinde parti içindeki görüşü etkilemek ve kamuoyunu etkilemek için çok çalıştı. Ama başaramayacak. Çünkü Denk, Tunahan Kuzu’dan daha fazlasıdır. Kaldı ki Öztürk’ten kesinlikle daha daha fazlasıdır.

Denk sesi duyulmamış tüm insanların sesi. DENK, 2017 ilk seçimlerinde çeyrek milyon seçmeni bulunan bir partidir. Bu seçmenler Denk’e Öztürk’ün sakalı (10.000 oy) için değil, Kuzu’nun (126.000 oy) ve Azarkan’ın (60.000 oy) çağrısından ötürü oy verdi. DENK, 4000 üyeli bir partidir ve korona virüs sebebiyle şimdilik imkanı olmayan ancak 6 Haziran’daki üye toplantısında kesin sözünü söyleyecektir. Ben de bizzat o gün o toplantıda olacağım ve hikayeyi bir de kendi tarafımdan anlatarak, yol arkaşını satmanın parti değerleriyle uyuşmadığı konusunda ikna edeceğim.

Geçen hafta bana mesaj gönderen herkese destekleri için teşekkür ediyorum. Hakkımda yapılan bütün bu asılsız dedikodulara rağmen bu mesajlar beni adeta yeniden diriltti. Özellikle güçlü duruşlarından dolayı eşim ve aileme çok teşekkür ediyorum. Hayatımın en zor haftasında benimle dayanışma örneği gösteren tüm insanlara Nietzsche’nin çok güzel söylediklerini hatırlatıyorum: “Beni öldürmeyen her şey beni daha güçlü kılıyor!”

Haber: Murat Yakar

. Towntalk
remove_red_eye454

Bu kullanıcıya mesaj göndermek yada paylaşıma yorum yapmak için hesap oluştumanız gerekmektedir.

Hesap oluştur