Hashtag
Amsterdam’da En İyi Kahvaltı Mekanları: En Tatlı Sabahlar, Gergedan Gibi Yiyerek Başlar
Günün gidişatını belirleyen ve günlük sinir düzeyinizi belirleyen öğünlerin efendisi kahvaltıyı güzel geçirdiniz mi zaten gerisi geliyor, biliyoruz. O yüzden Amsterdam yeme içme rehberi girizgahını kahvaltı ile yapalım, herkesin gönlü olsun.
Bakers & Roasters: Dev bir kahvaltı tabağı ve bol bol çeşit mi istiyorsunuz? Alın size kralı. Bakers and Roasters resmen kendini kahvaltıya adamış bir mekan. Porsiyonlar büyük, yumurtalar, pancake’ler, şarküteri ürünleri havalarda uçuşuyor, özetle mutsuz olmanız imkansız gibi. İnanmıyorsanız şuradan menüsüne göz atabilirsiniz. Bizce bir kahvaltı mutlaka burada yapılsın, hiç kafanızı yormayın. Tek eksi yanı özellikle hafta sonu ciddi bir sıra ile karşılaşabiliyorsunuz, ona göre mümkünse erken gidin. (Kadijksplein 16 – 2 lokasyonu var)
Mook Pancakes: Dev bir tatlı krizine mi uyandınız? Hemen çözüm getirelim, pancake yemeye gidiyoruz. Adından da anlaşıldığı üzere Mook pancake üzerine kurulu bir mekan. Ancak sadece tatlı versiyonları yok, avokadolu humuslu, ne bilelim bacon’lı, hatta somonlu versiyonları bile mevcut. Ayrıca taze sıkılmış meyve suyu isterseniz o konuda da seçenek bol. (tek sorunu seçenekleri karıştıramıyor olmanız, elma&portakal kombinasyonu yapsak olur mu diyorsunuz yook canım diyorlar mesela, niyeyse…) Burada da özellikle haftasonları sıra oluyor, aklınızda bulunsun. (De Clercqstraat 34)
The Avocado Show: Amsterdam yeme içme rehberimizin en merak edilenine geldik. Hatırlıyor musunuz bir ara Buzzfeed, 9gag, Reddit, allah ne verdiyse hepsinde sadece avokadoya odaklanan bir mekan açıldığına dair haberler çıkmıştı ve hepimiz kıskançlıktan köpürmüştük, aha da işe burası orası. Fakat herkes sakin olsun, çünkü büyük bir heves içinde gitmiş olmamıza rağmen biz burayı o kadar da beğenmedik. Menüsünde içinde avokado bulunmayan tek bir yemek bile olmayan bir mekanı nasıl beğenmedik? Çünkü bizce harika konsepti kapıp menüye koydukları yemek seçenekleri ile konsepti resmen harcamışlar. Yine de merakınızdan giderseniz tabii ki öyle yenilemeyecek kadar kötü değil, neticede avokado içeriyor işte. (Daniel Stalpertstraat 61)
Pluk: Biz günlerdir zindanlarda aç bırakılmış gibi yemek yiyoruz diye pek sağlıklı alternatifler önermiyoruz, o yüzden arada sizden küskünlük mesajları geliyor, şimdi onun telafisi için buradayız. Aslında Pluk hem bir mağaza hem de bir kafe. Bizim gibi kahvaltı için gidecekseniz öyle manyaklar gibi yemek istediğiniz bir günde değil de, sağlıklı alternatifler peşinde olduğunuz bir gün buraya kesin uğrayın. Acai Bowl ve Unicorn Bowl önerimizdir, ancak bir tık daha doyurucu bir şey isterseniz omlet, pancake gibi seçenekler de var, merak etmeyin. (Reestraat 19)
*Deneyemediğimiz ama adını sanını sık sık duyduğumuz birkaç kahvaltı mekanını daha buraya bırakalım, belki siz denersiniz: The Breakfast Club (şubeleri var), TED’S ve Staring At Jacob.
Amsterdam’ın En İyi Kahvecileri: Coffee Shop Dediğinizin İki Türlüsü Var
Şimdi buraya Amsterdam’ın en iyi coffee shopları diye başlık atsak aklınız karışırdı, o yüzden en baştan açıklama yapalım, bunlar bildiğimiz coffee shoplar. Yani kahve satan coffee shoplar. Öbürünü bize sormayın, biz öyle insanlar değiliz, sizi kınıyoruz ve size laflar hazırladık…….
*Scandinavian Embassy: Söz konusu oldu mu bizi Nordik ülkelere teslim edin. O yüzden bu kahvecinin adında İskandinav sözcüğünün geçmesi bile kendimizi buraya atmamıza yetti. Haklı mıymışız? TABİİ Kİ. Kullandıkları kahveler Stockholm’ün Drop Coffee’si ve Kopenhag’ın Coffee Collective’i desek zaten bir kahveseveri buraya gitmeye kolaylıkla ikna edebiliriz, o yüzden affetmeyin, buraya kesin gidin. (Sarphatipark 34)
*Screaming Beans: Amsterdamlı arkadaşlarımızın ısrarla “bizim şehrin en iyisi bu valla” (valla sözcüğünü kullanmadılar tabii) dediği Screaming Beans’in hakkını vermek gerek, adamlar iyi. Sanıyoruz bu arkadaşların 2 lokasyonları var ve birinde yemek & kaliteli şarap da mevcut ancak biz sadece kahvesini denemiş bulunduk ve cidden çok beğendik. (Singel 276)
*Bocca Coffee: İki kardeş tarafından kurulmuş ve çok şükür adı Kardeşler 2 falan koyulmamış olan Bocca Coffee yine Amsterdam’ın kahve konusunda almış yürümüş mekanlarından. Eğer latte seviyorsanız ilk etapta bardak ebatlarının biraz küçük olması keyif kaçırabilir ama içtiğiniz zaman lezzetin bu durumu telafi edeceğine emin olabilirsiniz. İsterseniz evinize çekirdek kahve alabileceğinizi de ekleyelim. (Kerkstraat 96)
*Lot Sixty One: Yine lokal arkadaşlarımız tarafından önerilmiş lezzetli kahveler yapan mekan. Üstelik kahvelerini çok severseniz web siteleri üzerinden evinize de sipariş verebilirsiniz, öyle bir artısı da var. Son olarak 2 lokasyonundan birisinin Urban Outfitters mağazası içinde olduğunu da söylemeden geçmeyelim, bir taşla iki kuş yani, kıpsss. (Kinkerstraat 112)
*Rum Baba ve Bru: Bu iki farklı kahveciyi bir arada yazıyoruz, çünkü Bru da Rum Baba’nın kahvelerini kullanıyor. Dolayısıyla maksat kahveyi denemekse ikisinden birini tercih edebilirsiniz. Yok ben civarda dinlenecek yer arıyordum derseniz yakın olana gidersiniz. Neticede Rum Baba’nın kahvelerini beğendik, denenir, eve bile alınır, afiyetler.
*Toki: Talihsiz ismi ile ilk etapta pek güven vermese de Toki’ye gitmeniz lazım. Neden? Çünkü birincisi Berlin’den hatırlayacağınız ve her türlü övgüyü hak eden Bonanza’nın kahvelerini kullanıyorlar. İkincisi, acayip güzel tatlılar yapıyorlar. Orada yediğimiz pasta ve kurabiyelerin dövmesini yaptırıp sonsuza kadar bedenimizde taşısak mı diye düşünür olduk, öyle lezzetliydi. Umarız siz de öyle bir güne denk gelirsiniz. (Binnen Dommerstraat 15)
*Espressofabriek: Bu mekanın kahveleri de güzel, ona lafımız yok. Ancak bizce asıl özelliği lokasyonu, zira Vondelpark kadar turistik ve kalabalık olmayan Westerpark’ın içinde yer aldığı için kahvenizi kapıp kendinizi doğaya atmak bayağı keyifli oluyor, bizce sırf bunun için bile gidilir. Bu şehir parklarını kıskandığımız kadar başka bir şeyi de kıskanmıyoruz herhalde.
Foodhallen: Merhaba kendine bir heves yemek seçip sonra masadaki diğer insanların yemeklerine sulanan arkadaş, sen de burada mısın? Hoş geldin, arkadaşlarının seni bıçaklamaması için bir çözüm bulduk, artık ne istiyorsan hepsini yiyebilirsin, çünkü Foodhallen’desin. Avrupa’nın başka yerlerinde de karşınıza çıkabilecek bu konsepti biz bayağı seviyoruz, çünkü yemek konusundaki açgözlülüğümüzü tatmin etmenin başka bir yolu yok galiba. Foodhallen’de bir sürü farklı restoran bir arada. Sağdan soldan istediğiniz yemekleri, içkileri topluyorsunuz, sonra ortak oturma alanlarında gömüyorsunuz. İster taco alın, ister bao alın, ister dim sum’a boğulun, aklınıza gelebilecek her türlü çeşit mevcut. The Butcher’ın burgerleri, Tequeria Lima’nın taco’ları çok iyi. DimSumThing’in dim sum’ları ehh, bir Hong Kong seviye değil. Son olarak çok başarılı bir Gin & Tonic Bar da mevcut, oraya uğramayı ihmal etmeyin, böğürtlenli ve narlısı çok güzel! (Bellamyplein 51)
Happyhappyjoyjoy: Uzak Doğu mutfağı severler, toplanın, havadislerimiz var. Asya ülkelerinden ortaya karışık bir şeyler yemek isterseniz Happyhappyjoyjoy tam olarak aradığınız gibi bir yer. Yalnızca tek bir ülkenin mutfağına odaklanmıyor, hepsinden biraz biraz, bizce süper konsept! Menüde çok fazla seçenek olduğu için seçim yapma kısmı biraz sancılı olabiliyor ama, porsiyonlar çok da büyük olmadığı için bol bol sipariş verebilirsiniz. Pad Thai’ye ve Crispy Chicken Bao’ya kefiliz, menüden bakınca güzel gibi duran ama masaya gelince yiyemeyeceğimiz kadar kötü olduğuna karar verdiğimiz Thod Man Pla’dan uzak durunuz. Afiyetler! (İki restoranı var, Bilderdijkstraat 158 ve Oostelijke Handelskade 4)
FEBO: Febo bir restoran değil, bir acayip konsept. Galiba İstanbul’da bir benzeri varmış ama, bu Febo Amsterdam’ın dört bir yanına yayılmış durumda ve biz bir süredir kendisinden haberdar olmamıza rağmen bir türlü deneyemediğimiz için bu gezi artık bi’ uğrayalım da neymiş ne değilmiş görelim dedik. Mantık çok basit, “fast food otomatları”. Arka planda sürekli olarak burgerler, kızartmalar, atıştırmalıklar hazırlanıyor, siz yalnızca hazırlanan ürünleri otomatta görüyorsunuz, istediğiniz ürünün fiyatı ve içeriği zaten otomatın tepesinde yazıyor, paranızı atıp beğendiğinizi alıyorsunuz, gayet basit. Hızlı bir atıştırmalık isterseniz, canınız aniden uyduruk ama lezzetli burger çekerse, civarda açık başka yer bulamazsanız falan tam bir kurtarıcı. Tam olarak sağlıksız ama lezzetli yemek kategorisinde.
*İpucu: İstediğiniz şeyi alırken tam ve bozuk para vermeniz gerekiyor. E yanımda tam para yoksa yiyemeyecek miyim yani dememeniz için şunu ekleme gereği duyduk: FEBO’ların içinde paranızı bozabileceğiniz küçük otomatlar da yer alıyor, işinizi onlardan çözebilirsiniz.
Cannibale Royale: Vegan/vejetaryen dostlar, siz kulağınızı kapatın, bu kısım size gelmez, biz aramızda bir şey konuşacağız. Et yemek isteyenler parmak kaldırsın. Ooo, kalabalıkmışız da. Cannibale Royale bu ara Amsterdam’da çok popüler. Öyle popüler ki, haftasonu içerisi kendi ekseninizde dönemeyeceğiniz kadar kalabalık oluyor, o derece. Masanıza yürürken aklınızdan “acaba bugünü insan sörfü yaptığım gün olarak mı hatırlayacağım” diye geçiriyorsunuz. Mekan et üzerine kurulu, ki bizce bu konu da çok da iddialı olacakları bir lezzet söz konusu değil, ancak yine de akşam yemeği için orta seviye güzel bir alternatif. Kalabalık günlerde servis konusunda biraz yavaş kalıyorlar, ancak o kalabalığı görünce kendilerine hak vermemek elde değil. Bir tek güzelim Mac and Cheese’i adeta katlettiklerini söylememiz gerek, ona hiç bulaşmayın, direkt etinizi söyleyin gitsin. (Birkaç lokasyonu var, şuradan bakabilirsiniz)
The Butcher: Hamburger seviyorsanız Amsterdam’da uğramanız gereken yerlerden biri The Butcher. Yukarıda söz ettiğimiz Foodhallen’de de bir şubesini bulabileceğiniz Butcher’ın hem hamburgerleri leziz, hem de yanında gelen patateslerin resmen hastası olduk. Eğer Foodhallen’dekine gitmek istemiyorsanız bir akşam vakti Social Club lokasyonuna gitmenizi önereceğiz, zira en eğlenceli ve takılmalık olan orası.
La Perla: İtalya’da yediklerimizden sonra herhangi bir yerde iyi bir pizza yeme ihtimalimizin olmadığını zannederken kavuştuğumuz La Perla, sen her şeyin en iyisini, en güzelini hak ediyorsun canım. Çok yüksek ihtimalle bize servis yapan kızın kafası Nasuh Mahruki’nin gördüğü zirvelerden bile yüksekti ama, yine de sana kızamıyoruz, çünkü onlar nasıl pizzalar öyle? Size pizza önermeyeceğiz, menüden aklınıza ne yatıyorsa söyleyin, biz 4 farklı pizza denedik, hepsi de müthişti. (4 kişiydik yahu, o kadar da yemiyoruz sdfsd) HELAL OLSUN BE ŞEF. (Tweede Tuinwarsstraat 14)
Poke Perfect: Tamam tamam, yine sapıttık kabul ediyoruz, hadi bir de sağlıklı alternatif önerelim. Çok bir olayı olduğundan değil ama, kafayı kinoalar, raw food akımı, ne bilelim chia ile falan bozduysanız burası sizlik. Biz bozmadık, ama yine de sevdik. Burası Hawaii mutfağından esinlenerek oluşturulmuş, şehir genelinde 2-3 şubesi olan bir sağlıklı/hızlı atıştırmalık mekanı. Konsept basit, aslında kendi yemeğinizi kendiniz oluşturuyorsunuz. Öncelikle yemeğin ana malzemesini seçmeniz gerekiyor ki bu pirinç, kinoa ya da kara lahana gibi seçeneklerden oluşuyor. (pirinci seçmeniz önerimiz) Ardından üstüne koymak istediğiniz temel malzemeyi (somon, karides, tavuk, ton balığı gibi seçenekler var) seçiyorsunuz, ve son olarak yemeğinizi güzelleştiriyorsunuz (soğan, mantar, kabak, havuç şeklinde uzuuuuun bir liste), sosunuzu da ekleyip yemeğinizi alıyorsunuz. Müthiş bir lezzet değil ama yine de sevdik, hızlı bir öğlen atıştırmalığı olarak iyi gider. (Prinsengracht 502)
Van Stapele Koekmakerij: Arkadaşlar siz n’apıyorsunuz? Bu yaptığınız nedir? Bu bir kurabiye ise bizim daha önce yediklerimize ne ad veriliyor? Biz bu deneyimi atlatıp hayatımızın geri kalanına canımız bu kurabiyeyi çekmeden nasıl devam edeceğiz? Buraya nasıl daha önce gitmedik? DELİRİYORUZ. Buraya gitmezseniz dönünce sizi bulur, sonunuz sebebiniz oluruz arkadaşlar. Her gün önünüzde taze taze hazırlanan, zaten güzelliği yetmiyormuş gibi bir de ısırınca içinden beyaz çikolata fışkıran acayip lezzetli kurabiyelerden bahsediyoruz. Zaten mekan yalnızca kurabiye satıyor, minicik ve kurabiyenizi alıp çıkıp gidiyorsunuz. Sıraya denk gelecek olursanız, ki bu çok yüksek ihtimal, birkaç tane alın da boş yere bir daha girmek zorunda kalmayın, zira bir tane yemenin asla yetmeyeceğine eminiz. (Heisteeg 4)
Bierfabriek: Hem turistler hem lokaller tarafından bayağı sevilen bir restoran burası. Adından anlayabileceğiniz üzere ana olayı biraları, ki gayet lezzetlilerdi, onu artık zevkinize göre seçersiniz. Onun dışında mekana özgü ve popüler olan bir diğer şey de tavuk. Öyle kızarmış tavuk değil ama, fırında tavuk gibi bir şey düşünün. Hayal kırıklığına uğramayın, gayet lezzetli bir şey, çoğu kişi de onun hastası olduğu için buraya geliyor zaten. Abartılacak bir tarafı yok, ama güzel mekan, hızlı servis, gidilir. (Nes 67)
Snappers: Kokteyllerini çok sevdiğimiz için dadanmamızla başlayan Snappers serüvenimiz kokteyle boğulmuşken gelen açlık hissi sonucu yemekleri de deneyerek “aa burası resmen iyiymiş ya” düşüncesine dönüştü ve neticede kendisini Amsterdam yeme içme rehberimize ekleme kararı aldık. Bir diğer artı olarak çalışanları çok sempatik, neredeyse “ya siz de İstanbul’a gelseniz aslında” falan diyecektik. Seversiniz, en azından kokteylleri için kesin uğranır.
*Deneyemeyip de aklımızda kalmış birkaç Amsterdam yeme içme mekanını da buraya bırakalım, yine siz yerimize deneyin: Pllek (Amsterdam Noord’u keşfetmeye var mısınız), Hannekes Boom (biraya boğulun), Door 74 (speakeasy bar, rezervasyon gerektiriyor) ve Cafe Loetje (burada et yemeniz şart).
*Deneyip de sevMEdiğimiz 2 mekan Dim Sum Now ve Metropolitain. Dim Sum Now’ın güzel yapmasını beklediğiniz tek şeyi olan Dim Sum’ları bayağı başarısız ve Dim Sum’la ilgisi olmayan şeylerdi. Metropolitain denen yerin çalışanları ise o kadar uyuzlardı ki, 5 dakika daha dursak biriyle saç yolmalı kavga aşamasına gelecektik galiba. Asla gitmeyiniz, gidenleri uyarınız.
KAYNAK: https://oitheblog.com/2017/11/13/amsterdam-yeme-icme-notlari/
Bu kullanıcıya mesaj göndermek yada paylaşıma yorum yapmak için hesap oluştumanız gerekmektedir.
Hesap oluştur